Aralık 1979’da Ankara’da doğdum… Anasınıfının ilk yarım dönemini henüz bitirmiş ve ilk çocukluk aşkımı tanımışken, Antalya’ya taşındık. Böylelikle “Nerelisin?” sorusuna ne cevap vereceğimi çok da bilemediğim bir ayağı orda-bir ayağı burda bir yaşantıya başladım… Şehirler benim için hep önemli oldu… Yaşadığım şehirlerde salt yaşayan olmaktansa kentli olmayı, bu bilinci taşımayı tercih ettim.
İlk gençliğim Antalya’da geçti… Barbaros İlkokulu’nda Avni YILMAZ‘dan okuma-yazma öğrendim. İlkokul yıllarının ardından, Antalya Anadolu Lisesi‘ni kazanıp eğitimime orada devam ettim (O yıllarda Anadolu Liseleri Ortaokulu da kapsıyordu). Kendimi bildiğim andan itibaren okuma ve yazmayı yeniden öğrendim ve çok sevdim… Ortaokulun son, lisenin ilk yıllarından itibaren uzun zaman sürekli okuyan/yazan-düşünen-tartışan ve bunları üretime dönüştürebilen arkadaş gruplarında olmak sanırım en büyük şansımdı. Okumak, düşünmek, eli kalem tutmak ne kadar güzel ve heyecanlı bir macera ise, okumamışlığa övgüler yağdırılan bir toplumsal yapıda (özellikle “toplum” kelimesi yerine “toplumsal yapı” kavramı tercih edilmiştir!) yaşamak da bir o kadar zordu. Tabi ilk gençlik yıllarında bunun ağırlığını bilmiyordum, ancak erken zamanda acı deneyimlerle öğrendim… Lise 2’de ayrılmak zorunda kaldığım Antalya Anadolu Lisesi’nden sonra, Ankara’ya geri dönmek gerekti, liseyi Ankara Kurtuluş Lisesi‘nde bitirdim.
1997’de Üniversite sınavından payıma, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü düştü. Arasına askerlik sıkıştırılmış ve değerli hocam Prof. Dr. Oğuz YILMAZ‘ın sabrı ve bana inanan danışmanlığı ile tamamlayabildiğim yüksek lisans dönemi de dahil edildiğinde, yaklaşık 10 yıllık “profesyonel öğrencilik” hayatımı tarihi Yüksek Ziraat Enstitüsü binalarında geçirdim. Lisans öğrenciliği yıllarımda, dönemin meslek odası yöneticisi sayın Betül UYAR‘ın katkılarıyla, Türkiye’deki peyzaj mimarlığı öğrencilerinin sorunlarını tartışan, çözüm arayan, onlar için bir çeşit üretim ve paylaşım platformu olan, şu an Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği Peyzaj Mimarları Odası Gençlik Kolları (PMO-Genç) olarak yapılanmış oluşumun önceli olacak Peyzaj Mimarlığı Öğrenci Topluluğu’nun (PEMÖT) kuruculuğunu sevgili Özgür YERLİ ile birlikte yaptım. Mesleğimi çok sevdim. 3. Sınıfın yazında PMP’de değerli hocam Kemal ÖZGÜR‘ün yanında yaptığım stajla mesleğe bakışım değişti, yeniden şekillendi. Okuma-yazmadan sonra bir anlamda “görme-çizme”yi öğrendim ve meslek hayatım kendi yolunu buldu. Bu disiplinde birşeyler üreteceksem, peyzaj müteahhitliği, peyzaj bileşenleri (bitki, donatı vb.) ticareti, peyzaj donatıları endsütriyel tasarımcılığı yapmayacaktım. Ben Peyzaj Mimarı (/Plancısı) olmayı tercih ettim. Kentsel tasarıma ve sağlıklı interdisipliner çalışmaya hep özel bir ilgi duydum. Öğrenciliğimden beri pek çok yarışmaya katıldım, bunların bir kısmından katıldığım ekiplerle birlikte ödüller aldım. Geldiğim noktada üzülerek peyzaj müteahhitinin daha çok para kazandığını, peyzaj mimarlığının para etmediğini gördüm. Ancak sevmediğim bir işi yapmaktansa, (yer yer parasız kalmayı da göze alıp) kendimi sevdiğim bir işin, bir yan dalında geliştirmeyi uygun gördüm. Uzun süre, sevgili dostlarım Mustafa TERZİOĞLU ve Fuat Özgen ERGÜN‘le oluşturduğum serbest zamanlı görselleştirme grubu F9’la tasarım bürolarına serbest-zamanlı/anlaşmalı peyzaj mimarlığı ve proje görselleştirme/sunum hizmetleri verdim. Mimari görselleştirme ağırlıklı bu çalışmaları bir süre de öğrencim/ arkadaşım sevgili Mehmet SATIROĞLU ile yürüttük. Bu sürede çok değerli meslektaşlar ve kentsel tasarımcılarla tanışma/çalışma, farklı yaklaşımları inceleme şansım da oldu. Bu süreç ve daha sonrasında tam-zamanlı çalışma hayatımda; Sunay-Günay ERDEM, Dr. Ömer GÜLKAL, Dr. Oktan NALBANTOĞLU, Can KUBİN (Y. Şehir Plancısı) beraber üretme şansına eriştiğim isimlerden bazılarıdır. Aslında ‘yan dal’dan başlayan bu yolculuk, bana peyzaj mimarlığı ve kentsel tasarım alanında bambaşka katkılar yaparak mesleğin kalbine yönelmemi sağladı. Muhtelif yayınlara peyzaj mimarlığı, bilgisayar grafikleri ve yaşam alanlarımla ilgili yazılar yazarak düşüncelerimi paylaşma gayretinde oldum.
13 yaşımda amcam Dr. Ferruh Niyazi AYOĞLU‘nun elime verdiği Zenith ET makinamla fotoğraf çekmeye başladım. Sanırım bu hayatımda kendime bulaştığına en sevindiğim hastalıktır. Üniversite yıllarımda PEMÖT, PMO organizasyonlarıyla öğrencilere yönelik amatör fotoğrafçılık kursları organize ettim, bazılarında eğitmenlik yaptım.
Bilgisayarla olan tanışıklığım ise ilkokulda arkadaşlarımda gördüğüm Amstrad, Commodore 64’le başladı. Ortaokul birinci sınıfta, ailem hayatımda ciddi bir kırılma yaratacak olan ilk bilgisayarımı (Sonradan RAM’ini 1MB’a yükselttiğim Amiga 500’üm) aldılar. Oyun oynamaktan sıkılınca, paramı biriktirip aldığım Sound Sampler’la amatör elektronik müzik yapmak, Basic ve AMOS’da küçük programlar yazmak gibi uğraşların yanısıra, Deluxe Paint (O günün koşullarında Amiga için Photoshop sayılabilecek bir programdır)’le çizim yapmak gibi bir düşkünlük geliştirdim… O zamanlar internet yoktu ve Multimedya kavramı henüz PC ile tanışmamıştı. Bilgisayarcılara gittiğimde gördüğüm PC’ler siyah DOS ekranları, ilkel ve yine soğuk görünümlü Windows sürümleriyle, çıkarttıkları “dat-dit-dot” gibi seslerle bana çok uzaktı. Elimde çok daha ucuza maledilmiş, varsayılan olarak 4 kanal streo ses verebilen, grafik kalitesi o dönem standart ev kullanıcısı PC’lerini tartışmasız biçimde sollayan bir makina varken bu normaldi sanırım. Ne olduysa babamın kendi işleri için eve içinde o dönem yeni çıkmış multimedya özellikleri (ses-ekran kartları ve 4 hızlı bir CD-ROM) olan bir PC alması ve kullanamayıp beni asistan tayin etmesi ile başladı. Kafamda o dönem Amiga 1200’e terfi varken, Commodore firmasının büyük çöküşü ile çok da sevmediğim PC ile yalnız kaldım. Zaman içerisinde multimedya özelliklerinin ulaşılabilirlik ve kalitesinin artması, internetin ortaya çıkması vb. ile birlikte ben de PC kullanıcıları kervanına katıldım (Ancak Amiga “ilk göz ağrısı” olarak hep kalbimin bir yerinde kalmıştır).
Öğrencilik yıllarımda hep ağabeyliğini gördüğüm Ali Haydar KOÇ‘un yanında 1 ay süreyle çalıştığım internet cafe deneyimi sadece ilk profesyonel işim olmadı, aynı zamanda bana bilgisayarda sorun çözme vb. konularda açılımlar sağladı. Daha sonra mesleki nedenlerle AutoCAD öğrenmekle aslında bir anlamda Bilgisayar Grafikleri (Computer Graphics) dünyasına adım atmış oldum. Sevgili kardeşim Doç.Dr. Tahsin YILMAZ‘a bana sadece yazılımı değil, sürece yaklaşmayı öğrettiği için minnetim çoktur. Zaman içerisinde önce Photoshop, sonra da Mustafa GÜVENÇ‘in araladığı kapıdan girerek 3D Studio Max öğrendim. Teknik çizimden görselleştirme/sunum alanlarına taşındım. Zaman içerisinde bu yazılım bilgisine, kompozit ve kurgu yazılımları olan Premiere, Composite, After Effects ve mühendislik için Civil3D eklendi. 2003 yılından bu yana Bilgisayar Destekli Tasarım / Sunum çalışmaları üzerine çalıştım. 2004 yılından beri profesyonel, yarı-zamanlı olarak Ankara Tasarım‘da bilgisayar grafikleri eğitmenliği yapıyorum. Nisan/Mayıs 2009 tarihli 20. sayısından itibaren bir kaç sayı, Digital Arts Dergisi‘nde gönüllü editör olarak FDokuz köşesinde Bilgisayar Grafikleri üzerine yazılar yazdım.
Çok aşık oldum. Dost, usta ve çırak sıfatlarını hakedebildiğim oranda gururlandım. Üzdüğüm ve üzüldüğüm de çok oldu sevdiklerimden yana… Kimseye bilerek arkasından vurmadım… Orhan Veli’nin tarifiyle “Sade kadın değil, insan” bir Leyla‘ya Mecnun, sevda lütfuna nail oldum. Şimdi, O’nun yol arkadaşlığında, İlkin Deniz‘dir ve alın terimizle O’nun daha güzel yarınlarda yaşayabilmesinin kavgasıdır yaşam…
Okuma, yazma, düşünme, üretme ve paylaşma (çok doğal görünse de aslında çoğunluğun yapmadığı şeyler) bir yaşam tarzını temsil ediyor benim için. Bu siteyi de bu perspektifle oluşturdum. İçeriğin pozitif paylaşımı artırıp, sizleri de aydınlatabilmesi ümidiyle…
Bayazıt Oğuz Ayoğlu
Peyzaj Yüksek Mimarı / Bilgisayar Grafikleri Sanatçısı